Ülkemizin bulunduğu coğrafyanın kabul etmekte zorlandığımız gerçeklerinden biri; deprem. Belirsiz aralıklarla da olsa kendini büyük yıkımlarla hatırlatan depremlerin bize öğrettiği şeylerden biri de "Deprem öldürmez, bina öldürür." Çünkü deprem dirençli binalar inşa etmek; yani depremde yıkılmayan yapılar üretmek mümkün. Japonya başta olmak üzere deprem dirençli yapılar üretimi konusunda gelişmiş tecrübelere sahip ülkelerin yaptığını tabii ki biz de başarabiliriz.

İstanbul ve Marmara Bölgesi de deprem riski olan bölgeler arasında öne çıkıyor. Yüksek deprem riski taşıyan şehirlerde kentsel dönüşüm hem güvenli bir yaşam alanı oluşturmak hem de kentlerin geleceğini şekillendirmek anlamında önemli bir adım. Öyleyse; kentsel dönüşümü deprem dirençli yapılar inşa ederek gerçekleştirmek mümkün olduğuna göre hangi yöntemlerle hareket etmeliyiz?
Bu sorunun cevaplarından ilki: Yapı projelerini bilimsel temellere uygun şekilde planlamalıyız. Projenin gerçekleştirileceği bölgenin jeolojik özellikleri mutlaka dikkate alınmalı zemin araştırmaları titizlikle yapılmalıdır.
Zemin çalışmalarının ardından binanın mühendislik hizmeti görmüş olması deprem dirençli yapılar inşa etmek için önemli bir kriter olarak karşımıza çıkar. Binanın taşıyıcı sisteminin deprem dirençli nitelikte projelendirilmesi ve tüm hesaplamaların dikkatle yapılması riskleri en aza indirecektir. Yapılarda kullanılan malzemeler de deprem dirençli binalar inşa etmek konusunda önemli bir ayrıntıdır. Örneğin taşıyıcı sistemle bütünleşen bir tuğla kullanmak binanın konforunu artıracağı gibi sağlamlığına da katkı sağlayacaktır.

Depreme dayanıklı kentsel dönüşüm, sadece binaları güçlendirmek değildir. Aynı zamanda şehirleri geleceğe taşımak anlamına gelir. Bilimsel veriler, katılımcı süreçler ve modern yapı teknikleriyle gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri hem vatandaşların güvenliğini sağlar, hem de şehirlerin gelişimine ivme kazandırır. İstanbul'daki yapı stoğunun bir an önce yenilenmesi kentin geleceği için hayati önem taşımaktadır. Nitelikli kentsel dönüşümün hızlandırılması beklenen büyük depreme hazırlıklı olmak anlamına gelir. Bu hazırlık hali de daha önce yaşanan büyük yıkımın önüne geçmek için şarttır. Deprem dirençli yapılar üreterek insan hayatını yıkımlardan korumak devletin ilgili kurumlarıyla birlikte geniş bir kesimin sorumluluğu olmalıdır.